- Sen, benim belâmı defetmek, gördüğün gediği tıkamak istiyorsun.
- تو پی دفع بلایم میزنی ** تا ببینی رخنه را بندش کنی
- O gedikten bir felâket gelmesin diyorsun ama kaza ve kaderin o gedikten başka daha nice gedikleri, nice delikleri var.
- تا از آن رخنه برون ناید بلا ** غیر آن رخنه بسی دارد قضا
- Belâyı def etmenin çaresi, sitem etmek değildir. buna çare ihsandır, aftır keremdir. 2590
- چارهی دفع بلا نبود ستم ** چاره احسان باشد و عفو و کرم
- Peygamber “sadaka belâyı defeder” dedi. Ey yiğit hastalığını sadakayla tedavi et.
- گفت الصدقه مرد للبلا ** داو مرضاک به صدقه یا فتی
- Sadaka, yoksulu yakmak, hilim gözleyen gözü kör etmek değildir.
- صدقه نبود سوختن درویش را ** کور کردن چشم حلماندیش را
- Padişah dedi ki: Hayır, yerinde yapılırsa iyidir. Yerinde bir hayırda bulunursan bu, doğru bir harekettir.
- گفت شه نیکوست خیر و موقعش ** لیک چون خیری کنی در موضعش
- Ruh, yerine şah sürmek işi harap etmektir. Şah yerine atı sürmek de bilgisizliktir.
- موضع رخ شه نهی ویرانیست ** موضع شه اسپ هم نادانیست
- Şeriatta ihsan da var ceza da. Padişah, baş köşeye geçer; at ahıra bağlanır. 2595
- در شریعت هم عطا هم زجر هست ** شاه را صدر و فرس را درگه است
- Adalet nedir? Bir şeyi lâyık olduğu yere koymak. Zulüm nedir? Lâyık olmadığı yere koymak.
- عدل چه بود وضع اندر موضعش ** ظلم چه بود وضع در ناموقعش
- Tanrı’nın yarattığı bir şey abes değildir. Kızgınlık, hilim, öğüt, hile... hepsi doğrudur.
- نیست باطل هر چه یزدان آفرید ** از غضب وز حلم وز نصح و مکید