English    Türkçe    فارسی   

6
2598-2607

  • Bunların hiç biri mutlak olarak hayır değildir. aynı zamanda mutlak olarak şer de değildir.
  • Her birinin yerinde faydası vardır, yerinde de zararı. Onun için bilgi vaciptir, faydalıdır.
  • Yoksula yapılan öyle cezalar vardır ki sevap bakımından ekmekten de yeğdir, helvadan da. 2600
  • Çünkü helva, vakitsiz yenirse safra yapar. Halbuki helva verilecek yerde ona bir sille vurulsa kötülükten kurtulur.
  • Yoksula vaktinde bir sille vur da boynu vurulmaktan kurtulsun.
  • Vurmak, hakikatte kötü huyadır. Kilim dövülmez, tozu dövülür.
  • Meclis de var, zindan da. Her ikisi de lâzım. Meclis ihlas sahibi olana, zindan ham kişiye.
  • Yarayı deşmek lazım. Deşeceğin yerde üstüne merhem korsan pisliği kökleştirmiş olursun. 2605
  • Yaranın altındaki eti yer. Yarı faydası olsa elli tane ziyanı olur.
  • Delkak, beni bırak demiyorum dedi, işi ara, sor, tahkik et diyorum.