English    Türkçe    فارسی   

6
2611-2620

  • İyi kişilerle danış, görüş. Peygamber “İşlerini meşveretle yapar onlar” dedi, bunu böyle bil!
  • مشورت کن با گروه صالحان  ** بر پیمبر امر شاورهم بدان 
  • İşleri meşveretle yapmak, şunun içindir: Meşveretten hata ve eğrilik, az meydana gelir.
  • امرهم شوری برای این بود  ** کز تشاور سهو و کژ کمتر رود 
  • Bu akıllar, aydın kandillere benzer. Elbette yirmi kandil bir kandilden daha ziyade aydınlık verir.
  • این خردها چون مصابیح انورست  ** بیست مصباح از یک روشن‌ترست 
  • Belki aralarına gökyüzünün nurundan yanmış bir kandil düşüverir.
  • بوک مصباحی فتد اندر میان  ** مشتعل گشته ز نور آسمان 
  • Tanrı gayreti, ortaya bir perde salmıştır. Aşağılık ve yücelik âlemine mensup olanları birbirine karıştırmış, karmıştır. 2615
  • غیرت حق پرده‌ای انگیختست  ** سفلی و علوی به هم آمیختست 
  • “Yürüyün âlemi gezin” demiştir. Sen de gez, dolaş da bahtını, rızkını sınaya dur.
  • گفت سیروا می‌طلب اندر جهان  ** بخت و روزی را همی‌کن امتحان 
  • Meclislerde, peygamber de bulunan akıl gibi bir akıl ara.
  • در مجالس می‌طلب اندر عقول  ** آن چنان عقلی که بود اندر رسول 
  • Çünkü peygamberden, miras kalan ancak odur. Bu akıl, gaypları önden de görür, arttan da.
  • زانک میراث از رسول آنست و بس  ** که ببیند غیبها از پیش و پس 
  • Bu kısa kesilen kitapta anlatılmasına imkan bulunmayan gözü de gözler arasında ara.
  • در بصرها می‌طلب هم آن بصر  ** که نتابد شرح آن این مختصر 
  • İşte o azametli peygamber, rahipliği, dağlara çekilip yalnızca ibadet etmeyi bunun için menetmiştir. 2620
  • بهر این کردست منع آن با شکوه  ** از ترهب وز شدن خلوت به کوه