- Meclislerde, peygamber de bulunan akıl gibi bir akıl ara.
- در مجالس میطلب اندر عقول  ** آن چنان عقلی که بود اندر رسول 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Çünkü peygamberden, miras kalan ancak odur. Bu akıl, gaypları önden de görür, arttan da.
- زانک میراث از رسول آنست و بس  ** که ببیند غیبها از پیش و پس 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu kısa kesilen kitapta anlatılmasına imkan bulunmayan gözü de gözler arasında ara.
- در بصرها میطلب هم آن بصر  ** که نتابد شرح آن این مختصر 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - İşte o azametli peygamber, rahipliği, dağlara çekilip yalnızca ibadet etmeyi bunun için menetmiştir.   2620
- بهر این کردست منع آن با شکوه  ** از ترهب وز شدن خلوت به کوه 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - İnsanlar birbirleri ile buluşsunlar diye bunu kaldırmıştır. Çünkü böyle bir göze sahip adamın bakışı bahttır, ebedilik iksiridir.
- تا نگردد فوت این نوع التقا  ** کان نظر بختست و اکسیر بقا 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Temiz kişiler arasında tertemiz biri vardır ki padişah, onun fermanının üstüne “Şah” çekmiştir.
- در میان صالحان یک اصلحیست  ** بر سر توقیعش از سلطان صحیست 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onun duası, icabet edilir. İnsanların, cinlerin en ulularının içinde bile ona eşit yoktur.
- کان دعا شد با اجابت مقترن  ** کفو او نبود کبار انس و جن 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onunla inada girişen, ister tatlı olsun, ister ekşi; Tanrı’ya karşı hiçbir delili yoktur.
- در مریاش آنک حلو و حامض است  ** حجت ایشان بر حق داحض است 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Çünkü biz onu yücelttik... Özrü, delili ortadan kaldırdık.   2625
- که چو ما او را به خود افراشتیم  ** عذر و حجت از میان بر داشتیم 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı, kıbleyi ortaya apaçık bir surette çıkardı mı bil ki artık kıble aramak abestir.
- قبله را چون کرد دست حق عیان  ** پس تحری بعد ازین مردود دان