- İşte o azametli peygamber, rahipliği, dağlara çekilip yalnızca ibadet etmeyi bunun için menetmiştir. 2620
- بهر این کردست منع آن با شکوه ** از ترهب وز شدن خلوت به کوه
- İnsanlar birbirleri ile buluşsunlar diye bunu kaldırmıştır. Çünkü böyle bir göze sahip adamın bakışı bahttır, ebedilik iksiridir.
- تا نگردد فوت این نوع التقا ** کان نظر بختست و اکسیر بقا
- Temiz kişiler arasında tertemiz biri vardır ki padişah, onun fermanının üstüne “Şah” çekmiştir.
- در میان صالحان یک اصلحیست ** بر سر توقیعش از سلطان صحیست
- Onun duası, icabet edilir. İnsanların, cinlerin en ulularının içinde bile ona eşit yoktur.
- کان دعا شد با اجابت مقترن ** کفو او نبود کبار انس و جن
- Onunla inada girişen, ister tatlı olsun, ister ekşi; Tanrı’ya karşı hiçbir delili yoktur.
- در مریاش آنک حلو و حامض است ** حجت ایشان بر حق داحض است
- Çünkü biz onu yücelttik... Özrü, delili ortadan kaldırdık. 2625
- که چو ما او را به خود افراشتیم ** عذر و حجت از میان بر داشتیم
- Tanrı, kıbleyi ortaya apaçık bir surette çıkardı mı bil ki artık kıble aramak abestir.
- قبله را چون کرد دست حق عیان ** پس تحری بعد ازین مردود دان
- Kendine gel, araştırmadan yüz çevir, başını döndürüp durma artık. Döneceğin yer ve konaklayacağın mekân, meydanda işte.
- هین بگردان از تحری رو و سر ** که پدید آمد معاد و مستقر
- Bu kıbleden bir an gafil oldun mu her batıl kıblenin maskarası oldun gitti.
- یک زمان زین قبله گر ذاهل شوی ** سخرهی هر قبلهی باطل شوی
- Sana temyiz verene hamd etmezsen kıbleyi tanıma kabiliyetini kaybedersin.
- چون شوی تمییزده را ناسپاس ** بجهد از تو خطرت قبلهشناس