- Sevgili, sevgilisiyle beraber oturdu mu yüz binlerce sır levhini bilir.
- یار را با یار چون بنشسته شد  ** صد هزاران لوح سر دانسته شد 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sevgilinin alnı Levhi mahfuzdur. Dost, onun alnından iki âlemin sırrını da apaçık görür.
- لوح محفوظ است پیشانی یار  ** راز کونینش نماید آشکار 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Dost kudümiyle âdeta yol kılavuzudur. Mustafa, bunun için, “Sahabem yıldıza benzer” demiştir.
- هادی راهست یار اندر قدوم  ** مصطفی زین گفت اصحابی نجوم 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Yıldız çölde de kılavuzdur, denizde de. Yıldıza göz dik, o kılavuzdur, yol gösterir.
- نجم اندر ریگ و دریا رهنماست  ** چشم اندر نجم نه کو مقتداست 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Gözünü onun yüzüne eş et. Onunla bahse girişmeye kalkma, bu çeşit hareketlerle toz koparma.   2645
- چشم را با روی او میدار جفت  ** گرد منگیزان ز راه بحث و گفت 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Çünkü o tozla yıldız, görünmez olur. Halbuki göz, sürçen dilden elbette daha iyidir.
- زانک گردد نجم پنهان زان غبار  ** چشم بهتر از زبان با عثار 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Yalnız Tanrı’dan vahiy alan kişi söylerse o başka. Çünkü o toz koparmaz, tozu yatıştırır.
- تا بگوید او که وحیستش شعار  ** کان نشاند گرد و ننگیزد غبار 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Âdem, vahiy ve sevgiye mazhar olunca sözü “Allemel esmâ” sırrını açtı.
- چون شد آدم مظهر وحی و وداد  ** ناطقهی او علم الاسما گشاد 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Her şeyin adı nasılsa öylece gönül sahifesinden diline aktı, her şeyi bildirdi.
- نام هر چیزی چنانک هست آن  ** از صحیفهی دل روی گشتش زبان 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Her şeyi gönül gözü görmüştü, onun için hepsinin hassasını ve mahiyetini apaçık söylüyordu.   2650
- فاش میگفتی زبان از ریتش  ** جمله را خاصیت و ماهیتش