- Su kıyısında nâra atıyorum ama suyun içindeyken âşıkların nârasını duymuyorsun sen.
- بر لب جو من ترا نعرهزنان ** نشنوی در آب نالهی عاشقان
- Ey yiğit er, ben bu muayyen buluşma vakitleri ile kanaat edemiyor, senin sohbetine doyamıyorum.
- من بدین وقت معین ای دلیر ** مینگردم از محاکات تو سیر
- Namaz ve yol gösteren ibadet, beş vakit olarak farz edildi. Fakat âşıklar daima namazdadır.
- پنج وقت آمد نماز و رهنمون ** عاشقان را فی صلاة دائمون
- Ve sarhoşluk o başlardaki mahmurluk, ne beş vakitle yatışır, ne beş yüz bin vakitle. 2670
- نه به پنج آرام گیرد آن خمار ** که در آن سرهاست نی پانصد هزار
- “Beni az ziyaret et” sözü âşıklara göre değildir. Doğru özlü âşıkların canı, pek susuzdur.
- نیست زر غبا وظیفهی عاشقان ** سخت مستسقیست جان صادقان
- “Beni az ziyaret et “sözü, balıklara göre değildir. Çünkü onların canları, deniz olmadıkça hiçbir şeyle ünsiyet edemez.
- نیست زر غبا وظیفهی ماهیان ** زانک بیدریا ندارند انس جان
- Bu denizin suyu pek korkunçtur ama balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur.
- آب این دریا که هایل بقعهایست ** با خمار ماهیان خود جرعهایست
- Âşığa bir an ayrılık, bir yıl gibi gelir. Bir yıllık vuslat bile onca bir hayalden ibarettir.
- یک دم هجران بر عاشق چو سال ** وصل سالی متصل پیشش خیال
- Aşk susuzdur, susuzu arar. Bunlar, geceyle gündüz gibi birbirinin ardına düşmüşlerdir. 2675
- عشق مستسقیست مستسقیطلب ** در پی هم این و آن چون روز و شب
- Gündüz geceye âşıktır, onsuz olamaz. Fakat bakarsan görürsün ki gece, ona, ondan ziyade âşıktır.
- روز بر شب عاشقست و مضطرست ** چون ببینی شب برو عاشقترست