English    Türkçe    فارسی   

6
2690-2699

  • Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta. 2690
  • Benim derdimden haberin bile yok. Mevkiinin zekâtını ver de bu yoksula bir bak.
  • Bu bîedep yoksul, buna lâyık değil ama senin umumî lûtfun, bundan çok üstün.
  • Herkese lûtfetmektesin. Lûtfetmen için bir lüzuma hacet yok. Güneş, pisliklere de vurur.
  • Fakat nuruna bir ziyan gelmez. O pislik, onun hararetiyle kurur, odun haline gelir.
  • Bu yüzden de bir külhana girer, nurlanır, hamamın kapısını duvarını kızdırır, parlatır. 2695
  • Pisken bezenir, nurlanır. Çünkü güneş, ona öyle bir afsun okumuştur işte.
  • Güneş yeryüzünün içini de kızdırır da artakalan pislikleri yer.
  • Bu pislikler, bu suretle toprağın cüzü olur, ondan otlar biter. İşte Tanrı da kötülükleri iyiliklere böyle çevirir.
  • Güneş en kötü şey olan pisliğe bunu yaparsa yeşilliklere, güllere, nergislere neler yapmaz?