- Öyle lûtfet, öyle bir ihsan da bulun ki arada bir huzuruna gelebileyim.
- آنچنان کن از عطا و از قسم ** که گه و بیگه به خدمت میرسم
- Irmak kıyısında seni canla başla çağırıyorum ama sen merhamet edip cevap vermiyorsun.
- بر لب جو من به جان میخوانمت ** مینبینم از اجابت مرحمت
- Suya dalmama imkân yok. Çünkü terkibim topraktan meydana gelmiş.
- آمدن در آب بر من بسته شد ** زانک ترکیبم ز خاکی رسته شد
- Ya bir elçi gönder, yahut kerem et, bir nişâne ver de benim sesimi sana ulaştırsın. 2730
- یا رسولی یا نشانی کن مدد ** تا ترا از بانگ من آگه کند
- Bu iş için o iki dost konuşup görüştüler. Nihayet şuna karar verdiler:
- بحث کردند اندرین کار آن دو یار ** آخر آن بحث آن آمد قرار
- Bir uzun ip bulacaklardı. Bu ipin çekişi, onların sırrını birbirine duyuracaktı.
- که به دست آرند یک رشتهی دراز ** تا ز جذب رشته گردد کشف راز
- Fare, ipin bir ucunu sana karşı iki büklüm olan bu kulun ayağına bağlarız, öbür ucunu da senin ayağına.
- یک سری بر پای این بندهی دوتو ** بست باید دیگرش بر پای تو
- Bu suretle ikimiz, birbirimize ulanmış, bağlanmış oluruz; bir bedendeki can gibi birbirimize karışırız dedi.
- تا به هم آییم زین فن ما دو تن ** اندر آمیزیم چون جان با بدن
- Beden de canın ayağında bir ipe benzer, onu gökyüzünden yere çeker durur. 2735
- هست تن چون ریسمان بر پای جان ** میکشاند بر زمینش ز آسمان
- Can kurbağası, kendinden geçme suyuna hoş bir surette dalmışken, beden faresinden güzelce kurtulmuşken.
- چغز جان در آب خواب بیهشی ** رسته از موش تن آید در خوشی