English    Türkçe    فارسی   

6
2741-2750

  • De bu kupkuru yerde iktiza edince ipi çekebileyim, sen de bu vesileyle benim derdimi anlayasın dedi.
  • تا توانم من درین خشکی کشید  ** مر ترا نک شد سر رشته پدید 
  • Bu söz kurbağanın gönlüne acı geldi. Bu pis beni bağlıyor galiba dedi.
  • تلخ آمد بر دل چغز این حدیث  ** که مرا در عقده آرد این خبیث 
  • İyi adamın gönlüne kötü bir düşünce geldi mi bu boş değildir, bir aslı vardır bunun.
  • هر کراهت در دل مرد بهی  ** چون در آید از فنی نبود تهی 
  • O anlayışı vehim sayma, Tanrı anlayışı bil. Gönüldeki nur, onu külli levihten okumuş, anlamıştır.
  • وصف حق دان آن فراست را نه وهم  ** نور دل از لوح کل کردست فهم 
  • Biliyorsun ya, filcinin o kadar çalışmasına, korkunç bir surette bağırıp çağırmasına rağmen fil, Tanrı evine gitmemişti. 2745
  • امتناع پیل از سیران ببیت  ** با جد آن پیلبان و بانگ هیت 
  • Ayağı, o kadar köteğe rağmen az çok, Kâbe tarafına gitmiyordu vesselam.
  • جانب کعبه نرفتی پای پیل  ** با همه لت نه کثیر و نه قلیل 
  • Sanki ayakları kurumuştu, yahut da o saldıran canı, bedeninden çıkmıştı dersin.
  • گفتیی خود خشک شد پاهای او  ** یا بمرد آن جان صول‌افزای او 
  • Fakat başını Yemen tarafına döndürdüler mi o erkek fil yüz at süratinde koşmaktaydı.
  • چونک کردندی سرش سوی یمن  ** پیل نر صد اسپه گشتی گام‌زن 
  • Filin duygusu, gayb zahmını anlamıştı. Bu böyle olunca artık kendisine Tanrı’dan ilham gelen velinin duygusu nasıl olur?
  • حس پیل از زخم غیب آگاه بود  ** چون بود حس ولی با ورود 
  • O güzel huylu Yakup peygamber de, kardeşleri, Yusuf için 2750
  • نه که یعقوب نبی آن پاک‌خو  ** بهر یوسف با همه اخوان او