- O anlayışı vehim sayma, Tanrı anlayışı bil. Gönüldeki nur, onu külli levihten okumuş, anlamıştır.
- وصف حق دان آن فراست را نه وهم ** نور دل از لوح کل کردست فهم
- Biliyorsun ya, filcinin o kadar çalışmasına, korkunç bir surette bağırıp çağırmasına rağmen fil, Tanrı evine gitmemişti. 2745
- امتناع پیل از سیران ببیت ** با جد آن پیلبان و بانگ هیت
- Ayağı, o kadar köteğe rağmen az çok, Kâbe tarafına gitmiyordu vesselam.
- جانب کعبه نرفتی پای پیل ** با همه لت نه کثیر و نه قلیل
- Sanki ayakları kurumuştu, yahut da o saldıran canı, bedeninden çıkmıştı dersin.
- گفتیی خود خشک شد پاهای او ** یا بمرد آن جان صولافزای او
- Fakat başını Yemen tarafına döndürdüler mi o erkek fil yüz at süratinde koşmaktaydı.
- چونک کردندی سرش سوی یمن ** پیل نر صد اسپه گشتی گامزن
- Filin duygusu, gayb zahmını anlamıştı. Bu böyle olunca artık kendisine Tanrı’dan ilham gelen velinin duygusu nasıl olur?
- حس پیل از زخم غیب آگاه بود ** چون بود حس ولی با ورود
- O güzel huylu Yakup peygamber de, kardeşleri, Yusuf için 2750
- نه که یعقوب نبی آن پاکخو ** بهر یوسف با همه اخوان او
- Babalarından izin alıp onu birazcık sahraya gezmeye götürmek istedikleri zaman bir şeyler sezinlemişti.
- از پدر چون خواستندش دادران ** تا برندش سوی صحرا یک زمان
- Hepsi de ona, Yusuf’a bir zarar gelir diye düşünme. Bir iki günceğiz müsaade et baba.
- جمله گفتندش میندیش از ضرر ** یک دو روزش مهلتی ده ای پدر
- که چرا ما را نمی داری امین ** یوسف خود را به سیران و ظعین