- O âlemden buraya bir ana yol var. Oradan buraya geliyorlar, buradan oraya gidiyorlar.;
- جادهی شاهست آن زین سو روان ** وآن از آن سو صادران و واردان
- İyi dikkat et. Oturmuşuz ama gidiyoruz, yeni bir yere hareket etmişiz, fakat görmüyorsun sen.
- نیک بنگر ما نشسته میرویم ** مینبینی قاصد جای نویم
- Sermayeni ağzını bugün için değil, ilerisi için, ileride bir iş yapmak için hazırlarsın.
- بهر حالی مینگیری راس مال ** بلک از بهر غرضها در مل
- Ey yola tapan, yolcu odur ki yüzü ve gidişi, ileriyedir.
- پس مسافر این بود ای رهپرست ** که مسیر و روش در مستقبلست
- Nitekim gönül perdesi ardından da anbean yorulmadan, usanmadan hayal alayı gelip durur. 2780
- همچنانک از پردهی دل بیکلال ** دم به دم در میرسد خیل خیال
- O düşünceler, hep bir fidanlıktan kopup gelmese nasıl olur da hepsi yol bulur, gönle gelip çatar?
- گر نه تصویرات از یک مغرساند ** در پی هم سوی دل چون میرسند
- Bölük, bölük düşünce ordumuz, susamış bir halde gönül çeşmesine geliyor.
- جوق جوق اسپاه تصویرات ما ** سوی چشمهی دل شتابان از ظما
- Testilerini doldurup gidiyorlar. Daima meydanda ve daima gizli bunlar.
- جرهها پر میکنند و میروند ** دایما پیدا و پنهان میشوند
- Düşünceleri, gökyüzünün yıldızları say. Fakat bunlar, başka bir gökyüzünde dönmedeler.
- فکرها را اختران چرخ دان ** دایر اندر چرخ دیگر آسمان
- Kutluluk gördün mü şükret, ihsanda bulun. Kötülük gördün mü sadaka ver, yargılanma dile! Çark vur. 2785
- سعد دیدی شکر کن ایثار کن ** نحس دیدی صدقه و استغفار کن