- Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
- زان مثال برگ دی پژمردهام ** کز بهشت وصل گندم خوردهام
- Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
- چون بدیدم لطف و اکرام ترا ** وآن سلام سلم و پیغام ترا
- Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
- من سپند از چشم بد کردم پدید ** در سپندم نیز چشم بد رسید
- Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir. 2805
- دافع هر چشم بد از پیش و پس ** چشمهای پر خمار تست و بس
- Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
- چشم بد را چشم نیکویت شها ** مات و مستاصل کند نعم الدوا
- Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
- بل ز چشمت کیمیاها میرسد ** چشم بد را چشم نیکو میکند
- Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
- چشم شه بر چشم باز دل زدست ** چشم بازش سخت با همت شدست
- O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
- تا ز بس همت که یابید از نظر ** مینگیرد باز شه جز شیر نر
- Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar. 2810
- شیر چه کان شاهباز معنوی ** هم شکار تست و هم صیدش توی
- Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.
- شد صفیر باز جان در مرج دین ** نعرههای لا احب الافلین