- Onun için şahidin sözü, göz yerine geçer. Çünkü o, garezsiz olarak sırrı görmüştür. 2870
- گفت شاهد زان به جای دیده است ** کو بدیدهی بیغرض سر دیده است
- Dâvacı da görmüştür ama garezle görmüştür. Garez, gönül gözüne perdedir.
- مدعی دیدهست اما با غرض ** پرده باشد دیدهی دل را غرض
- Tanrı diler ki sen zahit olasın; garezi bırakasın da tanık kesilesin.
- حق همیخواهد که تو زاهد شوی ** تا غرض بگذاری و شاهد شوی
- Bu garezler göze perdedir. Göze perde indi mi insan,
- کین غرضها پردهی دیده بود ** بر نظر چون پرده پیچیده بود
- yukarı aşağı, bunca şeyi, göremez, “Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder.”
- پس نبیند جمله را با طم و رم ** حبک الاشیاء یعمی و یصم
- Fakat bir adamın gönlüne güneşin nuru vurdu mu onca yıldızın bir kadri, kıymeti kalmaz artık. 2875
- در دلش خورشید چون نوری نشاند ** پیشش اختر را مقادیری نماند
- Sırları perdesiz olarak görür. Müminle kâfirlerin ruhlarının ne makamlarda bulunduğunu seyreder.
- پس بدید او بیحجاب اسرار را ** سیر روح مومن و کفار را
- Tanrı’nın, yeryüzünde de, yüce gökte de insan ruhundan daha gizli bir şeyi yoktur.
- در زمین حق را و در چرخ سمی ** نیست پنهانتر ز روح آدمی
- Hak, kuru, yaş; her şeyi bildirdi de ruhu “O benim işimdendir” diye mühürledi, gizledi.
- باز کرد از رطب و یابس حق نورد ** روح را من امر ربی مهر کرد
- Yüce kişinin gözü, ruhu gördü mü artık ona hiçbir gizli şey kalmaz.
- پس چو دید آن روح را چشم عزیز ** پس برو پنهان نماند هیچ چیز