- Sırları perdesiz olarak görür. Müminle kâfirlerin ruhlarının ne makamlarda bulunduğunu seyreder.
- پس بدید او بیحجاب اسرار را ** سیر روح مومن و کفار را
- Tanrı’nın, yeryüzünde de, yüce gökte de insan ruhundan daha gizli bir şeyi yoktur.
- در زمین حق را و در چرخ سمی ** نیست پنهانتر ز روح آدمی
- Hak, kuru, yaş; her şeyi bildirdi de ruhu “O benim işimdendir” diye mühürledi, gizledi.
- باز کرد از رطب و یابس حق نورد ** روح را من امر ربی مهر کرد
- Yüce kişinin gözü, ruhu gördü mü artık ona hiçbir gizli şey kalmaz.
- پس چو دید آن روح را چشم عزیز ** پس برو پنهان نماند هیچ چیز
- O, her kavgada, şahadeti makbul bir şahit olur. Sözü, her baş ağrısını keser, sersemliğini giderir. 2880
- شاهد مطلق بود در هر نزاع ** بشکند گفتش خمار هر صداع
- Tanrı’nın adı “adalet sahibi” dir, şahit de onun adamıdır. Onun için sevgilinin gözü adalet sahibi bir şahittir.
- نام حق عدلست و شاهد آن اوست ** شاهد عدلست زین رو چشم دوست
- İki âlemde de Tanrı’nın baktığı yer, gönüldür. Padişah daima gönle bakar.
- منظر حق دل بود در دو سرا ** که نظر در شاهد آید شاه را
- Tanrı’nın aşkı, onu şahidi “güzeli” sevmesi, bütün bu perdeleri düzüp koşmasına sebep oldu.
- عشق حق و سر شاهدبازیش ** بود مایهی جمله پردهسازیش
- Onun için bizim şahit (güzel) seven Tanrımız, Miraç gecesi, Peygamberle buluşunca “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” dedi.
- پس از آن لولاک گفت اندر لقا ** در شب معراج شاهدباز ما
- Bu kadı, iyiye de hüküm etmede, kötüye de. Fakat şahit, kadıya bile hüküm etmiyor mu? 2885
- این قضا بر نیک و بد حاکم بود ** بر قضا شاهد نه حاکم میشود