English    Türkçe    فارسی   

6
2876-2885

  • Sırları perdesiz olarak görür. Müminle kâfirlerin ruhlarının ne makamlarda bulunduğunu seyreder.
  • پس بدید او بی‌حجاب اسرار را  ** سیر روح مومن و کفار را 
  • Tanrı’nın, yeryüzünde de, yüce gökte de insan ruhundan daha gizli bir şeyi yoktur.
  • در زمین حق را و در چرخ سمی  ** نیست پنهان‌تر ز روح آدمی 
  • Hak, kuru, yaş; her şeyi bildirdi de ruhu “O benim işimdendir” diye mühürledi, gizledi.
  • باز کرد از رطب و یابس حق نورد  ** روح را من امر ربی مهر کرد 
  • Yüce kişinin gözü, ruhu gördü mü artık ona hiçbir gizli şey kalmaz.
  • پس چو دید آن روح را چشم عزیز  ** پس برو پنهان نماند هیچ چیز 
  • O, her kavgada, şahadeti makbul bir şahit olur. Sözü, her baş ağrısını keser, sersemliğini giderir. 2880
  • شاهد مطلق بود در هر نزاع  ** بشکند گفتش خمار هر صداع 
  • Tanrı’nın adı “adalet sahibi” dir, şahit de onun adamıdır. Onun için sevgilinin gözü adalet sahibi bir şahittir.
  • نام حق عدلست و شاهد آن اوست  ** شاهد عدلست زین رو چشم دوست 
  • İki âlemde de Tanrı’nın baktığı yer, gönüldür. Padişah daima gönle bakar.
  • منظر حق دل بود در دو سرا  ** که نظر در شاهد آید شاه را 
  • Tanrı’nın aşkı, onu şahidi “güzeli” sevmesi, bütün bu perdeleri düzüp koşmasına sebep oldu.
  • عشق حق و سر شاهدبازیش  ** بود مایه‌ی جمله پرده‌سازیش 
  • Onun için bizim şahit (güzel) seven Tanrımız, Miraç gecesi, Peygamberle buluşunca “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” dedi.
  • پس از آن لولاک گفت اندر لقا  ** در شب معراج شاهدباز ما 
  • Bu kadı, iyiye de hüküm etmede, kötüye de. Fakat şahit, kadıya bile hüküm etmiyor mu? 2885
  • این قضا بر نیک و بد حاکم بود  ** بر قضا شاهد نه حاکم می‌شود