- Yüce kişinin gözü, ruhu gördü mü artık ona hiçbir gizli şey kalmaz.
- پس چو دید آن روح را چشم عزیز ** پس برو پنهان نماند هیچ چیز
- O, her kavgada, şahadeti makbul bir şahit olur. Sözü, her baş ağrısını keser, sersemliğini giderir. 2880
- شاهد مطلق بود در هر نزاع ** بشکند گفتش خمار هر صداع
- Tanrı’nın adı “adalet sahibi” dir, şahit de onun adamıdır. Onun için sevgilinin gözü adalet sahibi bir şahittir.
- نام حق عدلست و شاهد آن اوست ** شاهد عدلست زین رو چشم دوست
- İki âlemde de Tanrı’nın baktığı yer, gönüldür. Padişah daima gönle bakar.
- منظر حق دل بود در دو سرا ** که نظر در شاهد آید شاه را
- Tanrı’nın aşkı, onu şahidi “güzeli” sevmesi, bütün bu perdeleri düzüp koşmasına sebep oldu.
- عشق حق و سر شاهدبازیش ** بود مایهی جمله پردهسازیش
- Onun için bizim şahit (güzel) seven Tanrımız, Miraç gecesi, Peygamberle buluşunca “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” dedi.
- پس از آن لولاک گفت اندر لقا ** در شب معراج شاهدباز ما
- Bu kadı, iyiye de hüküm etmede, kötüye de. Fakat şahit, kadıya bile hüküm etmiyor mu? 2885
- این قضا بر نیک و بد حاکم بود ** بر قضا شاهد نه حاکم میشود
- Hüküm sahibi, şahide esir oldu. Sevin ey Tanrı rızasını kazanan kişinin keskin gözü.
- شد اسیر آن قضا میر قضا ** شاد باش ای چشمتیز مرتضی
- Tanrıyı bilen, bilinen Tanrı’dan pek ziyade niyazda bulundu; ey sıcakta soğukta bizi gözleyen Tanrı dedi...
- عارف از معروف بس درخواست کرد ** کای رقیب ما تو اندر گرم و سرد
- Sen hayırda da danıştığımız zatsın, şerde de. Fakat gönlümüz, senin remizlerinden, buyruklarından bihaberdir.
- ای مشیر ما تو اندر خیر و شر ** از اشارتهات دلمان بیخبر