English    Türkçe    فارسی   

6
2882-2891

  • İki âlemde de Tanrı’nın baktığı yer, gönüldür. Padişah daima gönle bakar.
  • منظر حق دل بود در دو سرا  ** که نظر در شاهد آید شاه را 
  • Tanrı’nın aşkı, onu şahidi “güzeli” sevmesi, bütün bu perdeleri düzüp koşmasına sebep oldu.
  • عشق حق و سر شاهدبازیش  ** بود مایه‌ی جمله پرده‌سازیش 
  • Onun için bizim şahit (güzel) seven Tanrımız, Miraç gecesi, Peygamberle buluşunca “Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım” dedi.
  • پس از آن لولاک گفت اندر لقا  ** در شب معراج شاهدباز ما 
  • Bu kadı, iyiye de hüküm etmede, kötüye de. Fakat şahit, kadıya bile hüküm etmiyor mu? 2885
  • این قضا بر نیک و بد حاکم بود  ** بر قضا شاهد نه حاکم می‌شود 
  • Hüküm sahibi, şahide esir oldu. Sevin ey Tanrı rızasını kazanan kişinin keskin gözü.
  • شد اسیر آن قضا میر قضا  ** شاد باش ای چشم‌تیز مرتضی 
  • Tanrıyı bilen, bilinen Tanrı’dan pek ziyade niyazda bulundu; ey sıcakta soğukta bizi gözleyen Tanrı dedi...
  • عارف از معروف بس درخواست کرد  ** کای رقیب ما تو اندر گرم و سرد 
  • Sen hayırda da danıştığımız zatsın, şerde de. Fakat gönlümüz, senin remizlerinden, buyruklarından bihaberdir.
  • ای مشیر ما تو اندر خیر و شر  ** از اشارتهات دل‌مان بی‌خبر 
  • Biz seni görmeyiz, fakat sen gece gündüz bizi görürsün. Sebebi görmemiz bizim gözümüzü bağlar.
  • ای یرانا لانراه روز و شب  ** چشم‌بند ما شده دید سبب 
  • Benim gözüm, gözler arasından seçildi de geceleyin güneşi gördü. 2890
  • چشم من از چشم‌ها بگزیده شد  ** تا که در شب آفتابم دیده شد 
  • Ey yüce, ey ulu Tanrı, o, senin lûtfundu. Lûtfun yüceliği, tamamlanmasındandır.
  • لطف معروف تو بود آن ای بهی  ** پس کمال البر فی اتمامه