English    Türkçe    فارسی   

6
2888-2897

  • Sen hayırda da danıştığımız zatsın, şerde de. Fakat gönlümüz, senin remizlerinden, buyruklarından bihaberdir.
  • ای مشیر ما تو اندر خیر و شر  ** از اشارتهات دل‌مان بی‌خبر 
  • Biz seni görmeyiz, fakat sen gece gündüz bizi görürsün. Sebebi görmemiz bizim gözümüzü bağlar.
  • ای یرانا لانراه روز و شب  ** چشم‌بند ما شده دید سبب 
  • Benim gözüm, gözler arasından seçildi de geceleyin güneşi gördü. 2890
  • چشم من از چشم‌ها بگزیده شد  ** تا که در شب آفتابم دیده شد 
  • Ey yüce, ey ulu Tanrı, o, senin lûtfundu. Lûtfun yüceliği, tamamlanmasındandır.
  • لطف معروف تو بود آن ای بهی  ** پس کمال البر فی اتمامه 
  • Yarabbi, nurumuzu kıyamette de fazlalaştır, tamamla. Bizi kahredici kötülüklerden kurtar.
  • یا رب اتمم نورنا فی الساهره  ** وانجنا من مفضحات قاهره 
  • Gece dostuna gündüz ayrılığı verme. Yakınlığı görmüş canı uzaklaştırma.
  • یار شب را روز مهجوری مده  ** جان قربت‌دیده را دوری مده 
  • Senden uzaklaşmak, dertli, veballi bir ölümdür. Hele bu ayrılık, bu uzaklaşma, buluştuktan sonra olursa!
  • بعد تو مرگیست با درد و نکال  ** خاصه بعدی که بود بعد الوصال 
  • Seni göreni gözsüz bırakma, ondan gizlenme. Bitmiş, boy atmış yeşilliğine su serp. 2895
  • آنک دیدستت مکن نادیده‌اش  ** آب زن بر سبزه‌ی بالیده‌اش 
  • Ben, yürüyüşte küstahlık etmedim, sen de ceza ve cefada aldırmazlıktan gelme.
  • من نکردم لا ابالی در روش  ** تو مکن هم لاابالی در خلش 
  • Yüzünü göreni, lûtfet, cemalinden uzaklaştırma.
  • هین مران از روی خود او را بعید  ** آنک او یک‌باره آن روی تو دید