English    Türkçe    فارسی   

6
2896-2905

  • Ben, yürüyüşte küstahlık etmedim, sen de ceza ve cefada aldırmazlıktan gelme.
  • من نکردم لا ابالی در روش  ** تو مکن هم لاابالی در خلش 
  • Yüzünü göreni, lûtfet, cemalinden uzaklaştırma.
  • هین مران از روی خود او را بعید  ** آنک او یک‌باره آن روی تو دید 
  • Senden başkasının yüzünü görmek, boğaza takılan bir zincirdir. “Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır.”
  • دید روی جز تو شد غل گلو  ** کل شیء ما سوی الله باطل 
  • Bâtıldırlar ama bana hak görünmedeler. Çünkü bâtıl, bâtılları çeker.
  • باطل‌اند و می‌نمایندم رشد  ** زانک باطل باطلان را می‌کشد 
  • Yeryüzünde, gökyüzünde ne varsa hepsi de zerre zerre kehlibar gibi kendi cinsini çekmededir. 2900
  • ذره ذره کاندرین ارض و سماست  ** جنس خود را هر یکی چون کهرباست 
  • Mide, ta dibine kadar ekmeği çekmededir, ciğerdeki hararet, suyu.
  • معده نان را می‌کشد تا مستقر  ** می‌کشد مر آب را تف جگر 
  • Güzellerin çekici gözleri de buralarda döner, dolaşır, gül bahçelerindeki kokuları arar durur.
  • چشم جذاب بتان زین کویها  ** مغز جویان از گلستان بویها 
  • Çünkü gözün duygusu, rengi çeker; beyin ve burun, güzel kokuları.
  • زانک حس چشم آمد رنگ کش  ** مغز و بینی می‌کشد بوهای خوش 
  • Bu çekilişleri de sırları bilen Tanrı’dan bil. Sen, kendi çekişinle bizi buralardan kurtar Yarabbi!
  • زین کششها ای خدای رازدان  ** تو به جذب لطف خودمان ده امان 
  • Ey müşterimiz olan Tanrı, sen bu çekicilerden üstünsün. Âcizleri satın alırsan değer, yaraşır. 2905
  • غالبی بر جاذبان ای مشتری  ** شاید ار درماندگان را وا خری