- Dedi ki: Biz can gibi balçığa kakılıp kaldık. Kıyamet gününde can güneşi sensin.
- گفت ما گشتیم چون جان بند طین ** آفتاب جان توی در یوم دین
- Ey gizlice yürüyen padişah, vakti geldi... Kerem et, hayırlısı ile bir sakalını oynat.
- وقت آن شد ای شه مکتومسیر ** کز کرم ریشی بجنبانی به خیر
- Her birimiz hünerimizi gösterdik, fakat o hünerler, ancak bahtsızlığımızı arttırdı. 2910
- هر یکی خاصیت خود را نمود ** آن هنرها جمله بدبختی فزود
- O marifetler, boynumuzu bağladı, o mevkiler yüzünden baş aşağı düştük, alçaldık.
- آن هنرها گردن ما را ببست ** زان مناصب سرنگوساریم و پست
- O hünerler, boynumuza bağlanmış bir hurma lifi oldu. Ölüm günü, onların hiç birinden fayda yok.
- آن هنر فی جیدنا حبل مسد ** روز مردن نیست زان فنها مدد
- Ancak geceleyin gözü padişahı tanıyanın o güzel duygusu işe yarar.
- جز همان خاصیت آن خوشحواس ** که به شب بد چشم او سلطانشناس
- O marifetlerin hepsi yolda görünen adamın yolunu şaşırtan gulyabanidir. Yalnız geceleyin padişahın yüzünü gören göz başka.
- آن هنرها جمله غول راه بود ** غیر چشمی کو ز شه آگاه بود
- Padişah, hüküm gününde yalnız geceleyin yüzünü gören, kendisini tanıyan adamdan hayâ eder. 2915
- شاه را شرم از وی آمد روز بار ** که به شب بر روی شه بودش نظار
- Muhabbet padişahını tanıyan köpeğe de Ashabı Kehf’in köpeği adını takmalıdır.
- وان سگ آگاه از شاه وداد ** خود سگ کهفش لقب باید نهاد
- Köpeğin sesini anlayıp aslandan haber alan bir kulağa sahip bulunan kişinin hüneri de, iyi bir hüner.
- خاصیت در گوش هم نیکو بود ** کو به بانگ سگ ز شیر آگه شود