English    Türkçe    فارسی   

6
2910-2919

  • Her birimiz hünerimizi gösterdik, fakat o hünerler, ancak bahtsızlığımızı arttırdı. 2910
  • هر یکی خاصیت خود را نمود  ** آن هنرها جمله بدبختی فزود 
  • O marifetler, boynumuzu bağladı, o mevkiler yüzünden baş aşağı düştük, alçaldık.
  • آن هنرها گردن ما را ببست  ** زان مناصب سرنگوساریم و پست 
  • O hünerler, boynumuza bağlanmış bir hurma lifi oldu. Ölüm günü, onların hiç birinden fayda yok.
  • آن هنر فی جیدنا حبل مسد  ** روز مردن نیست زان فنها مدد 
  • Ancak geceleyin gözü padişahı tanıyanın o güzel duygusu işe yarar.
  • جز همان خاصیت آن خوش‌حواس  ** که به شب بد چشم او سلطان‌شناس 
  • O marifetlerin hepsi yolda görünen adamın yolunu şaşırtan gulyabanidir. Yalnız geceleyin padişahın yüzünü gören göz başka.
  • آن هنرها جمله غول راه بود  ** غیر چشمی کو ز شه آگاه بود 
  • Padişah, hüküm gününde yalnız geceleyin yüzünü gören, kendisini tanıyan adamdan hayâ eder. 2915
  • شاه را شرم از وی آمد روز بار  ** که به شب بر روی شه بودش نظار 
  • Muhabbet padişahını tanıyan köpeğe de Ashabı Kehf’in köpeği adını takmalıdır.
  • وان سگ آگاه از شاه وداد  ** خود سگ کهفش لقب باید نهاد 
  • Köpeğin sesini anlayıp aslandan haber alan bir kulağa sahip bulunan kişinin hüneri de, iyi bir hüner.
  • خاصیت در گوش هم نیکو بود  ** کو به بانگ سگ ز شیر آگه شود 
  • Köpek, geceleri bekçiler gibi uyanık olduğundan padişahın geceleri uyanık olan kullarından da bihaber değildir.
  • سگ چو بیدارست شب چون پاسبان  ** بی‌خبر نبود ز شبخیز شهان 
  • Adı kötüye çıkanlardan utanmaya lüzum yok. Onların sırlarını anlamak gerek.
  • هین ز بدنامان نباید ننگ داشت  ** هوش بر اسرارشان باید گماشت