- Akıl, ona der ki: Cins oluş, iyi bil ki su ve toprak bakımından değil, mâna, bakımındandır.
- عقل میگفتش که جنسیت یقین ** از ره معنیست نی از آب و طین
- Kendine gel de surete tapma, suret sözüne kapılma, cins oluşu surette arama.
- هین مشو صورتپرست و این مگو ** سر جنسیت به صورت در مجو
- Suret, cansız şeye, taşa benzer. Cansız şeyin, kendisiyle cins olandan, yahut olmayandan haberi var mıdır?
- صورت آمد چون جماد و چون حجر ** نیست جامد را ز جنسیت خبر
- Can, karıncaya benzer, beden de bir buğday tanesine. Karınca o buğday tanesini her an çeker durur. 2955
- جان چو مور و تن چو دانهی گندمی ** میکشاند سو به سویش هر دمی
- Karınca bilir ki o kendi cinsinden olmayan buğdaylar, nihayet yenecek, kendisine karışacak. Bunlar, benim cinsimden olacaklar der.
- مور داند کان حبوب مرتهن ** مستحیل و جنس من خواهد شدن
- Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.
- آن یکی موری گرفت از راه جو ** مور دیگر گندمی بگرفت و دو
- Arpa, buğdayın bulunduğu yere gelmez ama karınca, karıncanın bulunduğu yere gelir ya.
- جو سوی گندم نمیتازد ولی ** مور سوی مور میآید بلی
- Arpanın gitmesi, buğdaya tâbidir. Karıncaya baksana, dönüp kendi cinsine nasıl geliyor.
- رفتن جو سوی گندم تابعست ** مور را بین که به جنسش راجعست
- Buğday, neden arpaya doğru gidiyor deme. Gözünü aç da düşmanı gör, alınan, götürülen şeyi değil. 2960
- تو مگو گندم چرا شد سوی جو ** چشم را بر خصم نه نی بر گرو
- Kara bir karınca, siyah kilimin üstünde bir taneyi almış gitmekte meselâ. Tanenin gittiği görülür de karınca görünmez.
- مور اسود بر سر لبد سیاه ** مور پنهان دانه پیدا پیش راه