- O ise eyerin üstüne öyle bir oturmuş ki sanki doğudakiler de onunla berabermiş, batıdakiler de. Hiçbir şeye aldırmıyor.
- شسته در زین آنچنان محکمپیست ** گوییا شرقی و غربی با ویست
- Birkaç fedai, ona saldırdı; kendilerini onun önüne attılar.
- چند کس همچون فدایی تاختند ** خویشتن را پیش او انداختند
- Fakat hepsini de gürzüyle öldürdü. Hepsi de onun atının ayakları altına baş aşağı düştüler.
- هر یکی را او بگرزی میفکند ** سر نگوسار اندر اقدام سمند
- Tanrı kudreti, ona öyle bir ordu vermiş ki tek başına bir ümmete saldırıyor.
- داده بودش صنع حق جمعیتی ** که همیزد یک تنه بر امتی
- Gözüm, o eri görünce sayı çokluğu gözümden düştü. 3040
- چشم من چون دید روی آن قباد ** کثرت اعداد از چشمم فتاد
- Yıldızlar çoksa da güneş birdir ve bütün yıldızlar da onun önünde darmadağın olur, görünmezler.
- اختران بسیار و خورشید ار یکیست ** پیش او بنیاد ایشان مندکیست
- Binlerce fare baş kaldırsa kedi, ne korkar, ne çekinir.
- گر هزاران موش پیش آرند سر ** گربه را نه ترس باشد نه حذر
- Nasıl olur da fareler, toplanıp kedinin karşına çıkarlar? Onlarda böyle bir yürek yoktur ki.
- کی به پیش آیند موشان ای فلان ** نیست جمعیت درون جانشان
- Topluluk, suret bakımından olursa beyhudedir. Kendine gel de Tanrı’dan mâna topluluğu iste.
- هست جمعیت به صورتها فشار ** جمع معنی خواه هین از کردگار
- Topluluk, bedenlerin çokluğundan meydana gelmez. Cismi de isim gibi yel üstünde durur bir şey bil! 3045
- نیست جمعیت ز بسیاری جسم ** جسم را بر باد قایم دان چو اسم