English    Türkçe    فارسی   

6
3114-3123

  • Bu bağda cennet parlaklığı, cennet güzelliği var. Bu Tebriz’de arş nuru var.
  • Her an Tebrizlilere arşın yücesinden cana canlar katan bir koku gelmededir. 3115
  • O garip, muhtesibin evini arayınca halk dediler ki: O dost, vefat etti.
  • Evvelsi gün dünya yurdundan göçtü. Onun ölümü yüzünden erkeğin yüzü de sapsarı, kadının yüzü de.
  • O arş tavusuna hatiflerden arş kokusu geldi, o da arşa gitti.
  • Halk, onun gölgesine sığınırdı. Fakat güneş, o gölgeyi tez tez dürüverdi.
  • Evvelsi gün, bu kıyıdan gemisini sürdü. O büyük zat, bu gam yurduna doymuştu zaten. 3120
  • Garip bunu duyunca bir nâra attı, kendisinden geçip gitti. Sanki o da, muhtesibin ardından can verdi.
  • Hemen yüzüne gül suyu serptiler, sular saçtılar. Yol arkadaşları, haline ağladılar.
  • Adam, geceye kadar kendisine gelemedi, gece yarısında gayb âleminden canı geri geldi, yarı ölü bir halde ayıldı.
  • Garibin, muhtesibin ölümünü duyunca mahlûka dayandığından, mahlûkun ihsanına güvendiğinden dolayı tövbe etmesi ve Tanrı nimetlerini anarak suçundan vazgeçip Tanrı’ya yüz tutması. “ Kâfir olanlar, bu kadar nimetleri görürler de sonra yine rablerinden dönerler.”