- O maaş verir, sen ömür ve yaşayış. Onun vaat ettiği şey altındır, senin vaat ettiğin, temiz şeyler.
- او وظیفه داد و تو عمر و حیات ** وعدهاش زر وعدهی تو طیبات
- O oda verir, sen gök ve yer verirsin. Senin verdiğin sahada onun gibi yüzlercesi yaşar, semirir. 3130
- او وثاقم داد و تو چرخ و زمین ** در وثاقت او و صد چون او سمین
- Altın senindir, altını o yaratmada. Ekmek senindir, ekmeği sen bağışlarsın.
- زر از آن تست زر او نافرید ** نان از آن تست نان از تش رسید
- Ona cömertliği merhameti veren de sensin. Cömertlik ederde neşelenir; bu neşeyi, bu sevinci veren de sensin.
- آن سخا و رحم هم تو دادیش ** کز سخاوت میفزودی شادیش
- Ben onu kendime kıble edindim de asıl kıble edilecek makamı bıraktım.
- من مرورا قبلهی خود ساختم ** قبلهساز اصل را انداختم
- O din Tanrısı aklı, suyla topraktan karılmış balçığa ekerken biz neredeydik?
- ما کجا بودیم کان دیان دین ** عقل میکارید اندر آب و طین
- Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yaptı döşedi. 3135
- چون همی کرد از عدم گردون پدید ** وین بساط خاک را میگسترید
- Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan kilitler ve anahtarlar.
- ز اختران میساخت او مصباحها ** وز طبایع قفل با مفتاحها
- Nice gizli, aşikâr yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi.
- ای بسا بنیادها پنهان و فاش ** مضمر این سقف کرد و این فراش
- İnsan, yücelikler vasıflarının usturlabıdır. İnsan sıfatı onun âyetlerine mazhardır.
- آدم اصطرلاب اوصاف علوست ** وصف آدم مظهر آیات اوست