English    Türkçe    فارسی   

6
3203-3212

  • Bu pencereyle güneş arasında şu havayla altı cihetten başka bir yoldan bir ülfet, bir ünsiyet vardır.
  • Onu övmek, onu tesbih etmek, Tanrı’yı övmek, Tanrı’yı tesbih etmektir. Bu tabağın meyvesi, kendiliğinden biter.
  • Bu sebepten salkım salkım elmalar biter. Bu sepete ağaç adını taksan hiç yanlış olmaz. 3205
  • Bu sepete elma ağacı de. İkisinin arasında gizli bir yol var zaten.
  • Meyve veren bir ağaçtan ne biterse aynen bu sepetten de biter, bu sepet de o çeşit meyveleri verir.
  • Şu halde artık sepeti baht ağacı gör de bu sepetin gölgesinde bir hoşça otur.
  • Ekmek, insana mülâyemet verince ey sevgili dost, artık neden ona ekmek dersin? Mahmude de.
  • Yoldaki toprak göze ve cana parlaklık verirse o toprağı sürme gör, sürme bil. 3210
  • O nur, bu topraktan çıkıp parlarken artık ben ne diye başımı göğe kaldırayım?
  • O yok oldu, ey küstâh, ona var deme. Böyle bir ırmakta hiç kuru toprak kalır mı?