Fakat bu dilencilikle o para dileyen adamcağızın eline ancak yüz altın girdi.3250
هیچ ناورد از ره کدیه به دست ** غیر صد دینار آن کدیهپرست
Gelip adama hali anlattı. Adam, Kethüdanın iki eline yapışıp kalktı, onun delaletiyle o şaşılacak derecede ihsan sahibi olan Muhtesibin mezarına gitti.
پای مرد آمد بدو دستش گرفت ** شد بگور آن کریم بس شگفت
Dedi ki: bir kula Tanrı muvaffakiyet verir de kutlu bir adama konuk olursa
گفت چون توفیق یابد بندهای ** که کند مهمانی فرخندهای
Ev sahibi onun yoluna bütün malını mülkünü kor mevkiini bile onun mevkiine feda eder.
مال خود ایثار راه او کند ** جاه خود ایثار جاه او کند
Artık ona şükretmek Tanrı’ya şükretmekten ibarettir. Çünkü Tanrı, o ihsan sahibine ihsana eş etmiştir.
شکر او شکر خدا باشد یقین ** چون به احسان کرد توفیقش قرین
Buna şükretmemek Tanrı’ya şükretmemektir. Onun hakkı şüphe yok ki Tanrı hakkı demektir.3255
ترک شکرش ترک شکر حق بود ** حق او لا شک به حق ملحق بود
Nimet ve ihsanlarına karşılık Tanrı’ya şükret fakat ihsan edene de şükret, onu da an.
شکر میکن مر خدا را در نعم ** نیز میکن شکر و ذکر خواجه هم
Ananın merhameti Tanrı’dandır ama ona kulluk etmek, hizmette bulunmak da hem farzdır, hem de yerinde bir iş.
رحمت مادر اگر چه از خداست ** خدمت او هم فریضهست و سزاست
Tanrı işte bu yüzden “ Muhammed’e salavat getirin” dedi. Çünkü Muhammed, inananların dönüp başvurdukları zattır.
زین سبب فرمود حق صلوا علیه ** که محمد بود محتال الیه
Tanrı kıyamette kula “ Ne getirdin, sana verdiğim nimetlere karşılık ne yaptın?” der.
در قیامت بنده را گوید خدا ** هین چه کردی آنچ دادم من ترا