- Nimet ve ihsanlarına karşılık Tanrı’ya şükret fakat ihsan edene de şükret, onu da an.
- شکر میکن مر خدا را در نعم ** نیز میکن شکر و ذکر خواجه هم
- Ananın merhameti Tanrı’dandır ama ona kulluk etmek, hizmette bulunmak da hem farzdır, hem de yerinde bir iş.
- رحمت مادر اگر چه از خداست ** خدمت او هم فریضهست و سزاست
- Tanrı işte bu yüzden “ Muhammed’e salavat getirin” dedi. Çünkü Muhammed, inananların dönüp başvurdukları zattır.
- زین سبب فرمود حق صلوا علیه ** که محمد بود محتال الیه
- Tanrı kıyamette kula “ Ne getirdin, sana verdiğim nimetlere karşılık ne yaptın?” der.
- در قیامت بنده را گوید خدا ** هین چه کردی آنچ دادم من ترا
- Kul der ki: Yarabbi sana can ve gönülden şükrettim. Çünkü o rızık ve ekmek, asıl bakımından sendendi. 3260
- گوید ای رب شکر تو کردم به جان ** چون ز تو بود اصل آن روزی و نان
- Tanrı der ki: hayır, sana ihsan edene şükretmediğin için bana da şükretmedin.
- گویدش حق نه نکردی شکر من ** چون نکردی شکر آن اکرامفن
- Bir kerem sahibine zulmettin, sitemde bulundun. Halbuki onun yüzünden benim nimetlerime nail olmadın mı?
- بر کریمی کردهای ظلم و ستم ** نه ز دست او رسیدت نعمتم
- Hâsılı o garip de velinimetinin mezarına gelince ağlayıp inlemeye koyuldu.
- چون به گور آن ولینعمت رسید ** گشت گریان زار و آمد در نشید
- Dedi ki: ey her yoksulun dayandığı güvendiği zat. Ey himmeti umulan ey yolda kalanların imdadına erişen!
- گفت ای پشت و پناه هر نبیل ** مرتجی و غوث ابناء السبیل
- Ey rızıklarımız için gam yiyen bizi hatırlayan ey ihsanı, lûtfu, Tanrı rızkı gibi umumi olan! 3265
- ای غم ارزاق ما بر خاطرت ** ای چو رزق عام احسان و برت