- Ben de deniz gibi cömert eline senin lûtfuna ihsanına güvenerek
- بر امید کف چون دریای تو ** بر وظیفه دادن و ایفای تو
- Hiç yoktan tam dokuz bin altın borç ettim. Neredesin sen ki lûtfunla bu tortu saf bir hale gelsin.
- وام کردم نه هزار از زر گزاف ** تو کجایی تا شود این درد صاف
- Neredesin ki yeşillik gibi gülesin de onu da al. Onun on mislini de al diyesin. 3300
- تو کجایی تا که خندان چون چمن ** گویی بستان آن و ده چندان ز من
- Neredesin ki beni güldüresin, efendiler gibi lütufta bulunasın, ihsan edesin.
- تو کجایی تا مرا خندان کنی ** لطف و احسان چون خداوندان کنی
- Neredesin ki beni hazinene götüresin da borçtan da emin edesin, yoksulluktan da.
- تو کجایی تا بری در مخزنم ** تا کنی از وام و فاقه آمنم
- Ben yeter dedikçe, sen ihsanını fazlalaştırasın da bunu da hatırım için al diyesin.
- من همیگویم بس و تو مفضلم ** گفته کین هم گیر از بهر دلم
- Bir alem nasıl olurda toprak altına sığar? Bir gökyüzü nasıl olur da yere girer?
- چون همیگنجد جهانی زیر طین ** چون بگنجد آسمانی در زمین
- Haşa Tanrı hakkı için sen, diriyken de bu alemden dışarıda değilsin, şimdi de. 3305
- حاش لله تو برونی زین جهان ** هم به وقت زندگی هم این زمان
- Gayb havasında bir kuş uçar ama gölgesi yere vurur.
- در هوای غیب مرغی میپرد ** سایهی او بر زمینی میزند
- Beden, gönlün gölgesinin,gölgesinin gölgesidir. Nereden beden gönül mertebesine erişecek?
- جسم سایهی سایهی سایهی دلست ** جسم کی اندر خور پایهی دلست