- Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
- آن طرف که بهر دفع زشتیی ** باد جویی بهر کشت و کشتیی
- Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde. 3320
- آن طرف که دل اشارت میکند ** چون زبان یا هو عبارت میکند
- Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
- او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
- Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
- عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
- O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
- جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد
- Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
- نه هزارم وام و من بی دسترس ** هست صد دینار ازین توزیع و بس
- Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum. 3325
- حق کشیدت ماندم در کشمکش ** میروم نومید ای خاک تو خوش
- Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!
- همتی میدار در پر حسرتت ** ای همایون روی و دست و همتت
- Kaynağın, ırmakların başına geldim, fakat orada su yerine kan buldum.
- آمدم بر چشمه و اصل عیون ** یافتم در وی به جای آب خون
- Gök, o gök, fakat ay ışığı o ay ışığı değil. Irmak o ırmak, fakat su o su değil!
- چرخ آن چرخست آن مهتاب نیست ** جوی آن جویست آب آن آب نیست