- Padişah, iyice anladı ki gönlünün akması Tanrıdan. Tanrının işi her an eşsiz örneksiz şeyler yaratmaktır.
- پس یقین گشتش که جذبه زان سریست ** کار حق هر لحظه نادر آوریست
- Onun hilesiyle taştan öküze , taştan ata tapar, secde ederler.
- اسپ سنگین گاو سنگین ز ابتلا ** میشود مسجود از مکر خدا
- Kafire göre putun bir ikincisi olamaz. Halbuki putta ne bir kudret vardır, ne bir ruhaniyet.
- پیش کافر نیست بت را ثانیی ** نیست بت را فر و نه روحانیی
- Öyle olduğu halde o gizliden gizli gönülleri çekip duran nedir? O, bu aleme başka bir alemden parlamadadır. 3360
- چست آن جاذب نهان اندر نهان ** در جهان تابیده از دیگر جهان
- Bu pusuyu akıl da görmez can da. Ben göremiyorum sen görebiliyorsan gör.
- عقل محجوبست و جان هم زین کمین ** من نمیبینم تو میتوانی ببین
- Harzemşah, gezintiden dönünce saltanat erkanının ileri gelenlerine sırrını açtı.
- چونک خوارمشه ز سیران باز گشت ** با خواص ملک خود همراز گشت
- Derhal, çavuşlara o atı. Beyden alıp getirmelerini emretti.
- پس به سرهنگان بفرمود آن زمان ** تا بیارند اسپ را زان خاندان
- Çavuşlar ateş gibi koşup vardılar. Dağ gibi olan o bey yüne döndü adeta.
- همچو آتش در رسیدند آن گروه ** همچو پشمی گشت امیر همچو کوه
- Dertten elemden canı ağzına geldi. imadülmülk’ten başka derdine derman olacak kimseyi göremedi. 3365
- جانش از درد و غبین تا لب رسید ** جز عمادالملک زنهاری ندید
- İmadülmülk onun bayrağıydı. Herkes onun altına gelirdi; her zulüm gören dertten ölüm haline gelen koşar, ona başvururdu.
- که عمادالملک بد پای علم ** بهر هر مظلوم و هر مقتول غم