- Derhal, çavuşlara o atı. Beyden alıp getirmelerini emretti.
- پس به سرهنگان بفرمود آن زمان ** تا بیارند اسپ را زان خاندان
- Çavuşlar ateş gibi koşup vardılar. Dağ gibi olan o bey yüne döndü adeta.
- همچو آتش در رسیدند آن گروه ** همچو پشمی گشت امیر همچو کوه
- Dertten elemden canı ağzına geldi. imadülmülk’ten başka derdine derman olacak kimseyi göremedi. 3365
- جانش از درد و غبین تا لب رسید ** جز عمادالملک زنهاری ندید
- İmadülmülk onun bayrağıydı. Herkes onun altına gelirdi; her zulüm gören dertten ölüm haline gelen koşar, ona başvururdu.
- که عمادالملک بد پای علم ** بهر هر مظلوم و هر مقتول غم
- Ulular içinde ondan daha saygılısı ondan daha üstünü yoktu. Padişahın tapısında adeta bir peygamberdi.
- محترمتر خود نبد زو سروری ** پیش سلطان بود چون پیغامبری
- Vezirliğe tamahı yoktu. Soyu sopu temizdi zahitti, ibadet ehliydi, geceleri kalkar, Tanrıya ibadette bulunurdu, cömertlikte de sanki bir hatemdi.
- بیطمع بود او اصیل و پارسا ** رایض و شبخیز و حاتم در سخا
- Rey ve tedbiri pek kutluydu. Her hususta reyi sınanmıştı.
- بس همایونرای و با تدبیر و راد ** آزموده رای او در هر مراد
- Can vermede de cömertti. Mal vermede de. Yeni ay gibi gayb güneşini dilerdi. 3370
- هم به بذل جان سخی و هم به مال ** طالب خورشید غیب او چون هلال
- Beylikte garipti kimsesizdi. Yokluk ve Tanrı sevgisi sıfatlarında gizlenmişti.
- در امیری او غریب و محتبس ** در صفات فقر وخلت ملتبس
- Her ihtiyaç sahibine baba gibiydi. Padişahın tapısında şefaatçiydi her zararı def ederdi.
- بوده هر محتاج را همچون پدر ** پیش سلطان شافع و دفع ضرر