- Ey güneş! Sen gibi bir kıblemiz, bir imanımız varken yine de geceye tapmakta, yarasalık etmekteyiz.
- آفتابا با چو تو قبله و امام ** شبپرستی و خفاشی میکنیم
- Ey yardımı dilenen! Lütfet de bu yarasaları, civarında uçur, onları bu yarasalıktan kurtar.
- سوی خود کن این خفاشان را مطار ** زین خفاشیشان بخر ای مستجار
- Bu genç bana müracaat etti, bu suç yüzünden yol sapıttı, seni kaybetti. Fakat sen onun kusuruna bakma.
- این جوان زین جرم ضالست و مغیر ** که بمن آمد ولی او را مگیر
- Ormanlardaki aslanın gönlünden bir şeyler geçer ya. İmadülmülk’ ün gönlünden de bu düşünceler geçmekteydi.
- در عماد الملک این اندیشهها ** گشته جوشان چون اسد در بیشهها
- Görünüşte Padişahın huzurundaydı. Fakat ruhu gayp bahçelerinde uçuyordu. 3435
- ایستاده پیش سلطان ظاهرش ** در ریاض غیب جان طایرش
- Melekler gibi elest ülkesinde her an yeniden yeniye şarap içmekte sarhoş olmaktaydı.
- چون ملایک او به اقلیم الست ** هر دمی میشد به شرب تازه مست
- İçi eğlencelerle düğün derneklerle doluydu. Dışı gamlarla kederlerle.Bedenin içinde mezarın içinde olduğu gibi hoş bir alem vardı.
- اندرون سور و برون چون پر غمی ** در تن همچون لحد خوش عالمی
- O bu şaşkınlık aleminde bakalım gayp ıkliminden ne zuhur edecek diye bekliyorduk.
- او درین حیرت بد و در انتظار ** تا چه پیدا آید از غیب و سرار
- O sırada çavuşlar o atı Harzemşah’ın huzuruna çektiler.
- اسپ را اندر کشیدند آن زمان ** پیش خوارمشاه سرهنگان کشان
- Hakikaten de bu gök kubbenin altın da o çeşit o boyda o renkte at yoktu. 3440
- الحق اندر زیر این چرخ کبود ** آنچنان کره به قد و تگ نبود