- O tek bir padişah bir ümmet ata hayran, hayran baktı sonra yüzünü imadülmülk ’e döndürüp, 3455
- چون دمی حیران شد از وی شاه فرد ** روی خود سوی عماد الملک کرد
- Ey büyük adam dedi. Güzel bir at değil mi? Sanki yeryüzünden değil de cennetten gelmiş!
- کای اچی بس خوب اسپی نیست این ** از بهشتست این مگر نه از زمین
- İmadülmülk dedi ki: Padişahım, gönlünün akışı sana şeytanı melek gibi göstermede.
- پس عماد الملک گفتش ای خدیو ** چون فرشته گردد از میل تو دیو
- İyice dikkat edersen görürsün: Pek güzel, pek dilber bu at ama,
- در نظر آنچ آوری گردید نیک ** بس گش و رعناست این مرکب ولیک
- Bedenine göre başı kusurlu. Başı adeta öküz başına benziyor.
- هست ناقص آن سر اندر پیکرش ** چون سر گاوست گویی آن سرش
- Bu söz, Harzemşah’ın gönlüne tesir etti. At gözünden düştü. 3460
- در دل خوارمشه این دم کار کرد ** اسپ را در منظر شه خوار کرد
- Bir alım satımda garaz, vasıta olur, satılan şeyi o överse bir Yusuf’u, üç arşın beze alırsın.
- چون غرض دلاله گشت و واصفی ** از سه گز کرباس یابی یوسفی
- Can verme çağında da şeytan, vasıtalık eder, senden iman incisi alır.
- چونک هنگام فراق جان شود ** دیو دلال در ایمان شود
- Ahmak derhal o sıkışık zamanda bir ibrik suya imanını satıverir.
- پس فروشد ابله ایمان را شتاب ** اندر آن تنگی به یک ابریق آب
- Halbuki o su ibriği değildir, bir hayalden ibarettir. O vasıtalık eden ibrik, ancak bir hile peşindedir. Bir kötülük yapmak ister.
- وان خیالی باشد و ابریق نی ** قصد آن دلال جز تخریق نی