- İnsan azmeder der ki: Gönül, orada durma. Fakat yine unutur, çünkü azim ehli değildir ki.
- عزم کرده که دلا آنجا مهایست ** گشته ناسی زانک اهل عزم نیست
- Doğruluk tohumunu ekmemiş olduğundan Allah, ona o unutkanlığı verir. 355
- چون نبودش تخم صدقی کاشته ** حق برو نسیان آن بگماشته
- Gönül çakmağını çakmak ister ama Allah, o kıvılcımı söndürüverir.
- گرچه بر آتشزنهی دل میزند ** آن ستارهش را کف حق میکشد
- Bunu anlatan bir hikâye
- قصهای هم در تقریر این
- Bir adam, geceleyin bir ayak pıtırtısı işitti. Mumu yakmak için çakmağı kavradı.
- شرفهای بشنید در شب معتمد ** برگرفت آتشزنه که آتش زند
- Hırsız gelip adamın önüne oturdu, kav ateş aldıkça söndürmeye başladı.
- دزد آمد آن زمان پیشش نشست ** چون گرفت آن سوخته میکرد پست
- Kav ateş almasın diye boyuna kavı, yandıkça parmağı ile söndürüyordu.
- مینهاد آنجا سر انگشت را ** تا شود استارهی آتش فنا
- Adam, kavı kendi kendine sönüyor sanmakta, hırsızın söndürdüğünü görmemekteydi. 360
- خواجه میپنداشت کز خود میمرد ** این نمیدید او که دزدش میکشد
- Tuhaf şey dedi, bu kav, ıslak olmalı ki ateşlenirken hemen sönmede.
- خواجه گفت این سوخته نمناک بود ** میمرد استاره از تریش زود
- Pek karanlık olduğundan önünde oturan ve ateşi söndüren hırsızı göremiyordu.
- بس که ظلمت بود و تاریکی ز پیش ** میندید آتشکشی را پیش خویش
- Senin de gönlünde böyle bir ateş söndüren var da kâfir gözün, körlüğünden görmüyor.
- این چنین آتشکشی اندر دلش ** دیدهی کافر نبیند از عمش