- Her şeyin aslı olan kaynak coşar da seni bu su yollarına muhtaç etmezse ne mutlu!
- حبذا کاریز اصل چیزها ** فارغت آرد ازین کاریزها
- Sen, yüzlerce kaynaktan su içmedesin. O yüz kaynaktan ne kadarı azalırsa sendeki hoşluk da o kadar azalır.
- تو ز صد ینبوع شربت میکشی ** هرچه زان صد کم شود کاهد خوشی
- Fakat içerden bir güzelim kaynak coştu mu seni başka kaynakları gözlemekten kurtarır.
- چون بجوشید از درون چشمهی سنی ** ز استراق چشمهها گردی غنی
- Gözünün nuru, balçıktan oldu mu onun sana vereceği şey de ancak gönül derdinden ibarettir.
- قرةالعینت چو ز آب و گل بود ** راتبهی این قره درد دل بود
- Kaleye dışardan su gelirse emniyet ve barış zamanında iyidir ama 3600
- قلعه را چون آب آید از برون ** در زمان امن باشد بر فزون
- Düşman geldi de kaleyi çevirdi, kaledekiler kanlarına, battılar mı
- چونک دشمن گرد آن حلقه کند ** تا که اندر خونشان غرقه کند
- Düşman askeri, dışardan gelen suyu keser, kaledekilerin o suya güvenmemelerini temin eder.
- آب بیرون را ببرند آن سپاه ** تا نباشد قلعه را زانها پناه
- İşte o zaman kale içindeki bir acı kuyu dışarıdaki, yüz tatlı ırmaktan daha iyidir.
- آن زمان یک چاه شوری از درون ** به ز صد جیحون شیرین از برون
- Sebepleri kesen ecel ve ölüm askeri de kış gibi dalları, yaprakları kesmeye gelir.
- قاطع الاسباب و لشکرهای مرگ ** همچو دی آید به قطع شاخ و برگ
- O zaman ağaçlara bahar, yardım edemez. Ancak iç âlemindeki sevgilinin bahara benzeyen yüzü yardım eder. 3605
- در جهان نبود مددشان از بهار ** جز مگر در جان بهار روی یار