- Düşman geldi de kaleyi çevirdi, kaledekiler kanlarına, battılar mı
- چونک دشمن گرد آن حلقه کند ** تا که اندر خونشان غرقه کند
- Düşman askeri, dışardan gelen suyu keser, kaledekilerin o suya güvenmemelerini temin eder.
- آب بیرون را ببرند آن سپاه ** تا نباشد قلعه را زانها پناه
- İşte o zaman kale içindeki bir acı kuyu dışarıdaki, yüz tatlı ırmaktan daha iyidir.
- آن زمان یک چاه شوری از درون ** به ز صد جیحون شیرین از برون
- Sebepleri kesen ecel ve ölüm askeri de kış gibi dalları, yaprakları kesmeye gelir.
- قاطع الاسباب و لشکرهای مرگ ** همچو دی آید به قطع شاخ و برگ
- O zaman ağaçlara bahar, yardım edemez. Ancak iç âlemindeki sevgilinin bahara benzeyen yüzü yardım eder. 3605
- در جهان نبود مددشان از بهار ** جز مگر در جان بهار روی یار
- Onun için şu toprak yeryüzüne” Gurur, aldanış yurdu” denmiştir. Çünkü göçme çağına ulaştın mı senden ayağını çekiverir.
- زان لقب شد خاک را دار الغرور ** کو کشد پا را سپس یوم العبور
- Ondan önce senin sağında, solunda koşar, senin derdini ben alırım, senin yerine ben dertlenirim derdi. Bir şey almadı ya!
- پیش از آن بر راست و بر چپ میدوید ** که بچینم درد تو چیزی نچید
- Gam zamanlarında sana, senden gam ırak olsun, gamla aranda on dağ bulunsun derdi.
- او بگفتی مر ترا وقت غمان ** دور از تو رنج و ده که در میان
- Fakat elem ordusu geldi de ağzını kapattı mı, seni görmüşlüğüm var bile demez.
- چون سپاه رنج آمد بست دم ** خود نمیگوید ترا من دیدهام
- Tanrı, şeytan içinde bu çeşit bir örnek gösterdi. Hilelerle seni savaşa sokar. 3610
- حق پی شیطان بدین سان زد مثل ** که ترا در رزم آرد با حیل