- Tanrı da onda zaten iyilikten eser yoktur. Şimdi bu hileyle nasıl, nerede kurtulacaksın? dedi ya.
- گفت حق خود او جدا شد از بهی ** تو بدین تزویرها هم کی رهی
- Hesap gününde yapanın da yüzü karadır, yapılanında. İkisi de taşlanırlar.
- فاعل و مفعول در روز شمار ** روسیاهند و حریف سنگسار
- Adalet bakımından yol kesen de uzaklık kuyusundadır, yol yitiren de ve o azap yurdu, ne kötü bir yatılacak yerdir. 3620
- رهزده و رهزن یقین در حکم و داد ** در چه بعدند و در بس المهاد
- Yolunu azıtan aptal da kurtuluştan ümidini kesmeli, yol azdıran da!
- گول را و غول را کو را فریفت ** از خلاص و فوز میباید شکیفت
- Burada eşek balçığa saplanmıştır, eşekçi de, burada da gaflettedirler, orada da çamura saplanır kalırlar.
- هم خر و خرگیر اینجا در گلند ** غافلند اینجا و آنجا آفلند
- Ancak geri dönenler, ondan vazgeçenler ayrı. Onlar güz mevsiminden çıkar, Tanrı’nın lûtuf ve ihsan baharına ererler.
- جز کسانی را که وا گردند از آن ** در بهار فضل آیند از خزان
- Tövbe ederler, Tanrı da tövbeyi kabul eder. Onun buyruğunu tutarlar ve o, ne güzel bir buyruk sahibidir.
- توبه آرند و خدا توبهپذیر ** امر او گیرند و او نعم الامیر
- Pişman oldular da inlemeye, başladılar mı suçluların iniltisinden arş bile titrer. 3625
- چون بر آرند از پشیمانی حنین ** عرش لرزد از انین المذنبین
- Hem de ananın çocuğunun üstüne titreyişi gibi. Onların ellerini tutar, onları yücelere çeker.
- آنچنان لرزد که مادر بر ولد ** دستشان گیرد به بالا میکشد
- Tanrı der, sizi aldanmadan, ululanmadan kurtardı, işte ihsan bahçeleri, işte suçları örten, yargılayan Tanrı!
- کای خداتان وا خریده از غرور ** نک ریاض فضل و نک رب غفور