- O kalenin yüzü, arka tarafı, burçları tavanı döşemesi hep insan resimleriyle bezenmiştir.
- رو و پشت برجهاش و سقف و پست ** جمله تمثال و نگار و صورتست
- Yusuf, dalıp baksın diye Zeliha da odasını resimlerle bezemişti ya hani.
- همچو آن حجرهی زلیخا پر صور ** تا کند یوسف بناکامش نظر
- Yusuf, ona bakmadığından o da hileye başvurmuş, odayı kendi resimleriyle doldurmuştu.
- چونک یوسف سوی او میننگرید ** خانه را پر نقش خود کرد آن مکید
- Güzel yüzlü Yusuf, nereye bakarsa elinde olmaksızın onun yüzünü görsün diye böyle yapmıştı.
- تا به هر سو که نگرد آن خوشعذار ** روی او را بیند او بیاختیار
- Tanrı da gözü aydınlar için altı tarafı da delillerine mazhar etti. 3640
- بهر دیدهروشنان یزدان فرد ** شش جهت را مظهر آیات کرد
- Her hayvan, her bitki, nereye baksa; nereye varsa; Tanrı güzelliğini görsün; ondan gıdalansın dedi.
- تا بهر حیوان و نامی که نگزند ** از ریاض حسن ربانی چرند
- Onun için o oraya “ Nereye dönersiniz Tanrı yüzü var” buyurdu.
- بهر این فرمود با آن اسپه او ** حیث ولیتم فثم وجهه
- Susar da bir bardaktan su bile içersiniz suyun içinde Tanrıya bakmaktasınız.
- از قدحگر در عطش آبی خورید ** در درون آب حق را ناظرید
- Fakat âşık olmayan suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür ey gözü açık er!
- آنک عاشق نیست او در آب در ** صورت صورت خود بیند ای صاحببصر
- Ama âşıkın sureti, Tanrı’da fani olursa söyle bakalım, suda kimin suretini görür? 3645
- صورت عاشق چو فانی شد درو ** پس در آب اکنون کرا بیند بگو