- Fakat açken şaşılığın tutar, bir yemeği yüz bin yemek görürsün.
- در مجاعت پس تو احول دیدهای ** که یکی را صد هزاران دیدهای
- O halayığın hastalığını, doktorların ahvalini, kusurlarını, anlayışsızlıklarını söylemiştik ya.
- گفته بودیم از سقام آن کنیز ** وز طبیبان و قصور فهم نیز
- Hekimler, yularsız atlara benziyorlardı. Üstlerindekinden haberleri bile yoktu.
- کان طبیبان همچو اسپ بیعذار ** غافل و بیبهره بودند از سوار
- Damakları, gemden yaralanmıştı, tırnakları yol yürümeden incinmişti.
- کامشان پر زخم از قرع لگام ** سمشان مجروح از تحویل گام
- Öyle olduğu halde üstümüzdeki hünerini gösteren bir binici demiyorlardı, haberleri yoktu bundan. 3675
- ناشده واقف که نک بر پشت ما ** رایض و چستیست استادینما
- Demiyorlardı ki bu perişanlığımız gemden değil. Üstümüzdeki sevgili süvariden.
- نیست سرگردانی ما زین لگام ** جز ز تصریف سوار دوستکام
- Gül devşirmek için bahçeye gitti. Gül göründü bize ama meğerse dikenmiş diyen yoktu.
- ما پی گل سوی بستانها شده ** گل نموده آن و آن خاری بده
- Hiçbiri, aklını başına alıp da bizim boğazımızı kim tekmeliyor demedi gitti.
- هیچشان این نی که گویند از خرد ** بر گلوی ما کی میکوبد لگد
- Hekimler, sebebe kul kesilmişler, Tanrı hilesini görememişlerdi.
- آن طبیبان آنچنان بندهی سبب ** گشتهاند از مکر یزدان محتجب
- Bir ahıra öküz bağlasan, sonra öküzün yerinde bir eşeği bağlı bulsan, 3680
- گر ببندی در صطبلی گاو نر ** باز یابی در مقام گاو خر