- Başkaları için kuyu kazdın, bir de gördün ki o kuyuya sen düşmüşsün.
- چاهها کنده برای دیگران ** خویش را دیده فتاده اندر آن
- Görüyorsun ki Tanrı, sebeplere el attın ama seni muradına eriştirmedi. Peki neden sebepler hakkında bir kötü zanna düşmedin?
- در سبب چون بیمرادت کرد رب ** پس چرا بدظن نگردی در سبب
- Niceler, kazançla padişah kesildiler, niceler de kazanç peşinde çırçıplak kaldılar.
- بس کسی از مکسبی خاقان شده ** دیگری زان مکسبه عریان شده
- Nice kişi, kadın olarak Kaarun oldu. Nice kişi de kadın yüzünden borçlandı.
- بس کس از عقد زنان قارون شده ** بس کس از عقد زنان مدیون شده
- Şu halde sebep, eşeğin kuyruğu gibi oynar, döner durur. Ona pek dayanmazsan daha iyi edersin. 3690
- پس سبب گردان چو دم خر بود ** تکیه بر وی کم کنی بهتر بود
- Hattâ sebebe yapışırsan bile yiğit olmamalısın ki altında nice tehlikeler gizlidir.
- ور سبب گیری نگیری هم دلیر ** که بس آفتهاست پنهانش به زیر
- İşte bu tedbir ve çekinme “ Tanrı izin verirse” demenin sırrıdır. Çünkü bu kaza ve kader, insana eşeği keçi gösterir.
- سر استثناست این حزم و حذر ** زانک خر را بز نماید این قدر
- Bir adam, yiğit ve akıllı bile olsa kaza ve kader, onun gözünü bağladı mı şaşkınlığından eşek gözüne keçi görünür.
- آنک چشمش بست گرچه گربزست ** ز احولی اندر دو چشمش خربزست
- Gözleri döndüren Tanrı’dır. Peki gönlü ve fikirleri döndüren kimdir?
- چون مقلب حق بود ابصار را ** که بگرداند دل و افکار را
- Kuyuyu lâtif bir ev görürsün, tuzağı zarif bir tane. 3695
- چاه را تو خانهای بینی لطیف ** دام را تو دانهای بینی ظریف