- Medrese medreseye gidip gelme medresenin türlü, türlü suretleri insan bilgi sahibi olunca dürülür gider.
- مدرسه و تعلیق و صورتهای وی ** چون به دانش متصل شد گشت طی
- Bu suretler suretsizliğin kuluyken nasıl oluyor da o nimet sahibine yok diyorlar?
- این صور چون بندهی بیصورتند ** پس چرا در نفی صاحبنعمتند
- Bu suretler suretsizlikten vücut bulmuştur. Peki kendilerine bu varlığı verene şu aykırı gidiş onu şu inkar ediş nedir ki?
- این صور دارد ز بیصورت وجود ** چیست پس بر موجد خویشش جحود
- Ha.. suretin inkarı da ondan olur ondan zuhur eder. Bu iş de onun bir aksidir zaten.
- خود ازو یابد ظهور انکار او ** نیست غیر عکس خود این کار او
- Her yurdun duvar tavan ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil. 3740
- صورت دیوار و سقف هر مکان ** سایهی اندیشهی معمار دان
- Düşünce zamanında taş, tahta ve kerpiç meydanda değildir ama bu, böyledir.
- گرچه خود اندر محل افتکار ** نیست سنگ و چوب و خشتی آشکار
- Dilediği gibi iş yapan suretsizliktir. Suret, onun elinde bir alete benzer.
- فاعل مطلق یقین بیصورتست ** صورت اندر دست او چون آلتست
- Bazı, bazı o suretsiz varlık, yokluk gizliliğinden kerem eder, suretlere yüz gösterir.
- گه گه آن بیصورت از کتم عدم ** مر صور را رو نماید از کرم
- Her suret ondan yardım görür. Bu suretle onun yüceliğinden güzelliğinden kudretinden var olur.
- تا مدد گیرد ازو هر صورتی ** از کمال و از جمال و قدرتی
- Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar. 3745
- باز بیصورت چو پنهان کرد رو ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو