- Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar. 3745
- باز بیصورت چو پنهان کرد رو ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو
- Bu suret başka bir suretten yücelik dilerse bu, yol azıtmanın, sapıklığın ta kendisidir.
- صورتی از صورت دیگر کمال ** گر بجوید باشد آن عین ضلال
- A cevhersiz şu halde neden ihtiyacını başka bir ihtiyaç sahibine arz edersin.
- پس چه عرضه میکنی ای بیگهر ** احتیاج خود به محتاجی دگر
- Mademki suretler kuldur, Tanrı’ya suret deme. Onu suret sanma, onu bir şeye benzetmeye kalkışma.
- چون صور بندهست بر یزدان مگو ** ظن مبر صورت به تشبیهش مجو
- Yalvar yakar kendini yok etmeye savaş. Çünkü düşünceden suretlerden başka bir şey meydana gelmez.
- در تضرع جوی و در افنای خویش ** کز تفکر جز صور ناید به پیش
- Başka bir suretle gelişmiyor, semirmiyorsan sende, sen yokken doğan suret elbette daha iyidir. 3750
- ور ز غیر صورتت نبود فره ** صورتی کان بیتو زاید در تو به
- Bir şehre gider, o şehrin suretine ulaşırsın. A yolcu, seni oraya çeken suretsizliktir.
- صورت شهری که آنجا میروی ** ذوق بیصورت کشیدت ای روی
- Mana bakımından, hatta mekansızlık alemine kadar da gidersin. Çünkü zevk ve hoşluk, mekan ve zaman aleminden gayrı bir alemdir.
- پس به معنی میروی تا لامکان ** که خوشی غیر مکانست و زمان
- Bir sevgilinin suretine gidersin, onunla eş olmaya, arkadaşlık etmeye can atarsın.
- صورت یاری که سوی او شوی ** از برای مونسیاش میروی
- Maksattan gafilsin ama mana bakımından suretsizliğe gittin yine.
- پس بمعنی سوی بیصورت شدی ** گرچه زان مقصود غافل آمدی