- Peygamberlerin bu yüzden bizim üstümüzde çok hakkı vardır. Onlar bizim sonumuzdan haber vermişlerdir. 3770
- انبیا را حق بسیارست از آن ** که خبر کردند از پایانمان
- Ektiğin tohumdan ancak diken biter, bu tarafa doğru uçarsan buradan öteye yol yoktur, başka uçacak yer bulamazsın.
- کاینچ میکاری نروید جز که خار ** وین طرف پری نیابی زو مطار
- Tohumu benden al ki mahsül versin. Benim kanadımla uç ki ok, o tarafa fırlasın gitsin.
- تخم از من بر که تا ریعی دهد ** با پر من پر که تیر آن سو جهد
- Sen onun mutlaka var olduğunu, varlığının vacip bulunduğunu bilmezsin ama sonunda yine dersin ki hakikaten varlığı vacipmiş.
- تو ندانی واجبی آن و هست ** هم تو گویی آخر آن واجب بدست
- O hakikatte sensin, fakat sonunda hakiki varlığı anlayıp terk edeceğin bu mevhum senliğin o değildir ha!
- او توست اما نه این تو آن توست ** که در آخر واقف بیرونشوست
- Bu sonraki varlığın, seni evvelki ve hakiki varlığa ulaştırmak ve böyle bir varlığın olduğunu bildirmek için gelmiş asılsız bir varlıktır. 3775
- توی آخر سوی توی اولت ** آمدست از بهر تنبیه و صلت
- Senin senliğinde başka bir sen gizlidir. Bu varlıkla var olup kendini gören kişiye kurban olayım ben.
- توی تو در دیگری آمد دفین ** من غلام مرد خودبینی چنین
- Gencin aynada gördüğünü ihtiyar, ondan önce kerpiçte görür.
- آنچ در آیینه میبیند جوان ** پیر اندر خشت بیند بیش از آن
- Biz padişahımızın buyruğundan dışarı çıktık. Babamızın lütuflarına nankörlük ettik.
- ز امر شاه خویش بیرون آمدیم ** با عنایات پدر یاغی شدیم
- Onun sözünü ehemmiyetsiz bulduk, onun eşsiz inayetlerini mühimsemedik.
- سهل دانستیم قول شاه را ** وان عنایتهای بی اشباه را