English    Türkçe    فارسی   

6
3779-3788

  • Onun sözünü ehemmiyetsiz bulduk, onun eşsiz inayetlerini mühimsemedik.
  • سهل دانستیم قول شاه را  ** وان عنایت‌های بی اشباه را 
  • İşte şimdilik hepimiz de hendeğe düştük. Savaşsız kazalara uğradık, öldürdük. 3780
  • نک در افتادیم در خندق همه  ** کشته و خسته‌ی بلا بی ملحمه 
  • Kendi aklımıza güvendik, fikrimize dayandık da bu tehlikeye çattık.
  • تکیه بر عقل خود و فرهنگ خویش  ** بودمان تا این بلا آمد به پیش 
  • İnce hastalığa tutulan, kendisini nasıl sağlam sanırsa biz de tıpkı onun gibi kendimizi sağlam sandık, hür zannettik.
  • بی‌مرض دیدیم خویش و بی ز رق  ** آنچنان که خویش را بیمار دق 
  • Fakat gizli illet şimdi meydana çıktı, bağlandık, avlandık da ondan sonra kendini gösterdi.
  • علت پنهان کنون شد آشکار  ** بعد از آنک بند گشتیم و شکار 
  • Kılavuzun gölgesi Tanrıyı anmadan yeğdir. Bir kaanat yüzlerce tabak yemekten hayırlıdır.
  • سایه‌ی رهبر بهست از ذکر حق  ** یک قناعت به که صد لوت و طبق 
  • Gören göz, üç yüz tane sopadan daha iyidir. Mücevherle taşı ayırt eden gözdür. 3785
  • چشم بینا بهتر از سیصد عصا  ** چشم بشناسد گهر را از حصا 
  • Hasılı dertler içinde acaba dünyada kim bu, bu resim kimin resmi diye araştırmaya koyuldular.
  • در تفحص آمدند از اندهان  ** صورت کی بود عجب این در جهان 
  • Bir hayli arayıp sorduktan sonra bir gün yolda gözü açık bir ihtiyara rastladılar. O, bu sırrı açtı.
  • بعد بسیاری تفحص در مسیر  ** کشف کرد آن راز را شیخی بصیر 
  • Duyma yoluyla değil, aklına gelen ilham yoluyla bu sırrı buldu. Sırlar, onun gözünün önünde apaçıktı.
  • نه از طریق گوش بل از وحی هوش  ** رازها بد پیش او بی روی‌پوش