- Kendi aklımıza güvendik, fikrimize dayandık da bu tehlikeye çattık.
- تکیه بر عقل خود و فرهنگ خویش ** بودمان تا این بلا آمد به پیش
- İnce hastalığa tutulan, kendisini nasıl sağlam sanırsa biz de tıpkı onun gibi kendimizi sağlam sandık, hür zannettik.
- بیمرض دیدیم خویش و بی ز رق ** آنچنان که خویش را بیمار دق
- Fakat gizli illet şimdi meydana çıktı, bağlandık, avlandık da ondan sonra kendini gösterdi.
- علت پنهان کنون شد آشکار ** بعد از آنک بند گشتیم و شکار
- Kılavuzun gölgesi Tanrıyı anmadan yeğdir. Bir kaanat yüzlerce tabak yemekten hayırlıdır.
- سایهی رهبر بهست از ذکر حق ** یک قناعت به که صد لوت و طبق
- Gören göz, üç yüz tane sopadan daha iyidir. Mücevherle taşı ayırt eden gözdür. 3785
- چشم بینا بهتر از سیصد عصا ** چشم بشناسد گهر را از حصا
- Hasılı dertler içinde acaba dünyada kim bu, bu resim kimin resmi diye araştırmaya koyuldular.
- در تفحص آمدند از اندهان ** صورت کی بود عجب این در جهان
- Bir hayli arayıp sorduktan sonra bir gün yolda gözü açık bir ihtiyara rastladılar. O, bu sırrı açtı.
- بعد بسیاری تفحص در مسیر ** کشف کرد آن راز را شیخی بصیر
- Duyma yoluyla değil, aklına gelen ilham yoluyla bu sırrı buldu. Sırlar, onun gözünün önünde apaçıktı.
- نه از طریق گوش بل از وحی هوش ** رازها بد پیش او بی رویپوش
- Dedi ki: Pervin denilen yıldız kümesi de buna haset eder. Bu, Çin Padişahının kızının resmidir.
- گفت نقش رشک پروینست این ** صورت شهزادهی چینست این
- O, can gibi, ana karnındaki çocuk gibi gizlidir. Sarayında perdeler arkasındadır. 3790
- همچو جان و چون جنین پنهانست او ** در مکتم پرده و ایوانست او