English    Türkçe    فارسی   

6
3809-3818

  • Geçeceği yolun kenarına bütün yoksullar duvar gibi dizilirler, susarlar beklerlerdi.
  • Birisi ağız açtı da bir şey istedi mi bir habbe bile alamazdı. 3810
  • Şartı kim susarsa kurtulur hükmüydü. Kesesi, kasesi, susanlarındı.
  • Nasılsa bir gün ihtiyarın biri, açım, bana zekat ver demişti.
  • İhtiyarı men ettiler. Ama o boyuna söylemekteydi. Halk hayretlere düştü.
  • Sadr-ı Cihan babacığım ne utanmaz ihtiyarsın dedi. İhtiyar sen benden daha ziyade utanmazsın dedi.
  • Bu cihanı yedin yuttun bir de alemle beraber öteki alemi elde etmeye tamah ediyorsun! 3815
  • Bu sözü duyunca güldü, o ihtiyara bir hayli mal verdi. Adamcağız, bütün malları yalnız başına alıp götürdü.
  • O ihtiyardan başka ondan bir şey isteyen hiçbir kimse ne yarım habbe altın elde etti, ne bir zerre kumaş.
  • Fakihlerin günüydü, bir hoca, hırsa geldi, feryadediyordu.