- Yüz türlü hileye başvurdu, nihayet aciz kalıp kadınlar gibi çarşafa büründü.
- چونک عاجز شد ز صد گونه مکید ** چون زنان او چادری بر سر کشید
- Dul kadınların arasına karışıp elini gizledi başını eğdi öylece durdu. 3825
- در میان بیوگان رفت و نشست ** سر فرو افکند و پنهان کرد دست
- Fakat padişah, yine tanıyıp sadaka vermedi. Hocanın mahrumiyetten yüreği yandı.
- هم شناسیدش ندادش صدقهای ** در دلش آمد ز حرمان حرقهای
- Sonunda bir kefenciye gitti. Dedi ki: beni bir kilime sar yol üstüne koy.
- رفت او پیش کفنخواهی پگاه ** که بپیچم در نمد نه پیش راه
- Hiç ağzını açma, yalnız Sadr-ı cihan’ın buradan geçmesini bekle.
- هیچ مگشا لب نشین و مینگر ** تا کند صدر جهان اینجا گذر
- Belki görünce ölü sanır da kefen parası almak üzere bir şey verir.
- بوک بیند مرده پندار به ظن ** زر در اندازد پی وجه کفن
- Ne verirse yarısını sana veririm. Kefenci para gözler bir yoksuldu dediğini kabul etti. 3830
- هر چه بدهد نیم آن بدهم به تو ** همچنان کرد آن فقیر صلهجو
- Onu bir kilime sarıp yol üstüne koydu. Padişahın yolu oraya düştü.
- در نمد پیچید و بر راهش نهاد ** معبر صدر جهان آنجا فتاد
- Kilimin üstüne bir miktar altın attı. Hoca, hemen aceleyle kilimden elini çıkarıp altınları aldı.
- زر در اندازید بر روی نمد ** دست بیرون کرد از تعجیل خود
- Kefencinin almasına, verilen altınları gizlemesine meydan bile bırakmadı o aceleci adam.
- تا نگیرد آن کفنخواه آن صله ** تا نهان نکند ازو آن دهدله