- Saki, hocanın başına birkaç sille vurdu al deyip şarap kadehini sundu. Zavallı hoca sille korkusundan kadehi alıp içti.
- چند سیلی بر سرش زد گفت گیر ** در کشید از بیم سیلی آن زحیر
- İçince de sarhoş oldu, neşelendi, bağ gibi gülmeye başladı. Nedimliğe alaya latifeye koyuldu. 3940
- مست گشت و شاد و خندان شد چو باغ ** در ندیمی و مضاحک رفت و لاغ
- Aslanı bile tutacak bir hale geldi. Neşesinden parmacıklarını şakırdatmaya başladı. Sonra su dökmek için ayak yoluna gitti.
- شیرگیر و خوش شد انگشتک بزد ** سوی مبرز رفت تا میزک کند
- Ayak yolunda ay gibi bir halayık vardı. Padişahın cariyelerinden olan bu kız pek güzeldi.
- یک کنیزک بود در مبرز چو ماه ** سخت زیبا و ز قرناقان شاه
- Onu görünce ağzı açık kaldı. Aklı gitti, halayığa saldırmaya kalkıştı.
- چون بدید او را دهانش باز ماند ** عقل رفت و تن ستمپرداز ماند
- Ömrünce bekardı iştiyak halindeydi. Şimdi bir de sarhoş olmuştu. Hemen halayığa el attı.
- عمرها بوده عزب مشتاق و مست ** بر کنیزک در زمان در زد دو دست
- Halayık çırpınmaya başladı, narayı attı. Fakat hiçbir çaresi olmadı. 3945
- بس طپید آن دختر و نعره فراشت ** بر نیامد با وی و سودی نداشت
- Kadın buluşma zamanında erkeğin elinde ekmekçinin elindeki hamura döner.
- زن به دست مرد در وقت لقا ** چون خمیر آمد به دست نانبا
- Onu gah yumuşaklıkla gah sert bir halde yoğurur durur, elinin altında ondan çak, çak diye sesler çıkar.
- بسرشد گاهیش نرم و گه درشت ** زو بر آرد چاق چاقی زیر مشت
- Gah onu uzatır, tahta üstünde yassı bir hale getirir. Gah bir araya toplar.
- گاه پهنش واکشد بر تختهای ** درهمش آرد گهی یک لختهای