English    Türkçe    فارسی   

6
3960-3969

  • Hocanın gönlünde ne şarap meclisi, ne padişah, ne aslan, ne haya, ne din, ne ürkeklik, ne de can korkusu kaldı. 3960
  • Gözü kızdı, bir şey görmez oldu. Burada zaten ne Hasan görünür göze, ne Hüseyin!
  • Hocanın meclise dönmesi gecikti. Padişahın bekleyişi de haddi aştı.
  • Ne oluyor bir göreyim diye gitti. Oradaki kıyamet alametini gördü.
  • Hoca, korkusundan hemen sıçrayıp meclise gitti, ateş gibi derhal şarap kadehini kaptı.
  • Padişah cehennem gibi kızmış gazaba gelmişti. O kötü işi işleyen hocanın da, kızın da kanına susamıştı. 3965
  • Fakih padişahı hiddetli, gazaplı görünce kötü bir hale düştü, zehir kadehi gibi acı ve kanlı bir hale geldi.
  • Sakiye, yahu acele et dedi, neye öyle sersem, sersem oturuyorsun? Çabuk padişahı neşelendir.
  • Padişah gülümsedi, ey ulu er dedi, hoşlandım, o kız senin olsun!
  • Ben padişahım, benim işim adalettir, lütuftur. Ne yersem cömertliğim, sevgiliyi de onu verir.